Ana içeriğe atla

cizrenin örf adet ve gelenekleri

CİZRENİN ÖRF ADET VE GELENEKLERİ 

D İ N                                           
Cizre şehir içinin tamamı Müslüman olup, Şafii Mezhebi’ne mesnuptur. Herkes dört mezhebi hak bilip başka mezheplere düşmanlık gütmez. Köylerinden yalnız Aşağıdere (Dêra Köyü )Süryani Kadim  Hiristiyanlarıdır.
Tufandan sonra Allah’ı (cc) birleme dini olan Tevhid Dini’ni  zaten Hz. Nuh (S.A.) getirmişti.  Nuh Peygamber Cudi Dağı’ndan indikten sonra Cizre Tor (Dağkapı) Mahhallesinde Cizre suruna 10 metre uzaklığında  ibadetgah yapmıştı. Tufanın başlayış parolası tandırdan su fışkırması olduğu için, bu namazgahına daha sonra Ketennur adını vermiştir.[2] Daha sonra Gudiler döneminde Enigah olarak adlandırılmıştır. Binlerece yıl Cizre bu Tevhid dini üzerinde kalmış olmakla birlikte, zamanın da Zerdüştlük yayılınca bir kısım insanlar  Zerdüştlüğü kabul etmiştir. Zend-Avesta kitabının sahibi Zerdüşt (Zerdeşt) de önceleri bir peygamber  olsa gerekir. Çünkü bir kitapta  Zend–Avesta kitabının bir bölümünde Hz. Muhammed (A.S.) ın vasıflarını okumuştum. Orda babasının Allahın kulu olduğunu, anasının çok güvenli olduğunu, kendisinin kumlar diyarından olduğunu söylemiştir.[3] Abdullah; Allahın kulu, Amine; güvenilen kişi, Mekke, Medine’de kumlar diyarıdır. Zend-Avesta ilahi bir kitap olmasa ondan binlerce yıl sonra gelecek zatı nasıl anlatabilsin. Lakin zamanla bu din sapıtılmış, esas amacından dışarı çıkarılmış olduğu için ortadan kalkmaya mahkum olmuştur.
 İlkçağların sonunda,  İsa (A.S.) dan çok az önceleri Ateşperestler bölgede çoğalmıştı. Cizre  Şatosu’nda dahi Ateşgede mabedleri bulunmakta idi.
Babil Kralı Nabukodonosor (Nabukadnezar) II, M.Ö.597'de Ken'an kuzeyindeki Yahuda Kralığı'na saldırarak Kudüs'ü ele geçirip, yakıp yıkarak Kral Yahokin ile birlikte yahudi halkı ve önderlerini de  Mezopotamya’ya  Babil'e sürgüne göndermiştir. Kudüs’ü yakıp yıkınca şehir halkını buradan sürdü, birliklerini dağıttı. İşte bu Yahudilerden bir kısmı da Cizre’ye gönderilmişlerdi. Bu yüzden Cizre’de Rütükan Mahallesinde Yahudiler de bulunmaktaydı. Bunların Cizre Alibey mahallesinde Kinişte adı verilen bir sinagogları bulunuyordu. Şimdi bu Kinişte Buğday Pazarı Mescidi olarak da kullanılmaktadır. 1917-1930 yılları arasında yavaş yavaş İsrail’e göç etmişlerdir. Cizre’de çeşitli el sanatları, kunduracılık, dericilik işlerini yaparlardı.
Selevkoslar devrinde (Romalılar) Cizre’ye Hristiyanlık da gelmişti. Cizre yeni din olan Hristiyanlığı benimsedi ve çok ileri gitti. Hatta bir ara Cizre, Kildani Cemaati Piskoposluğu’nun makam şehri durumuna geldi. O zamanlar Cizre’de dört kilise olduğu söylenmektedir. Bir tanesi Ulucami’mizin yeri. İkincisi İpek Palas otelinin arkasında  Dera Fırıng, üçüncüsü Yeniçarşı’da H. Mehmet Bilen ve Abdurrahman Kurum’a kadar olan yerde bir kilise bulunmakta idi. Nuh (A.S.) camiinin bulunduğu yerde de Derebuna Kilisesi idi.
XIX. Asrın sonlarında Cizre’ye gelen Müller–Simonis’in dediğine göre; Cizre’nin 800 evinden 120 si Hiristiyandı. V. Cuinet’e göre, Cizre’de Hiristiyanlardan Gregoryan, Katolik, Protestan, Ermeni  az sayıda Keldani ve Yakubi bulunuyordu.
Eskiden Cizre’nin köyleri olup sonra Silopiye bağlanan Bedro, Takyan, Nervan, Miğara, Sofisalim köylerinde Ermeniler oturuyordu. Bu köylerde Yezidiler de vardı. 
İslamiyet 639 yılında Hz. Ömer (r.a.) zamanında İyad bin Ğanem komutasındaki İslam ordusu Cizre yakınlarına geldiğinde, Cizre İslamiyeti savaşsız kabul etmiş ve büyük bir ilgi görmüştür. Binlerce yıldan beri ilim ve medeniyet merkezi olan Cizre bu sefer İslam medeniyetini kucaklıyordu. Çünkü
Hz. Muhammed (s.a.s) zamanını yani Asri Saadeti ve Halife Hz. Ebubekir ve Ömer’in adaletini kervancılardan duyan Cizre’nin çoğunluğu  İslamiyeti kabul etmiş oldular. Hz. Ömer bu anlayış karşısında Cizre’de yüksek bir okul açtırdı. Bu sayede Cizre yüzbinlerce alim, 90 tane El-cezeri ile anılan yazar ve mucit yetiştirmiştir. Ebuliz İsmail bin Rezzaz El-Cezeri, ŞeyhAhmet el Cezeri, İbnulesir kardeşler, İbnul Cezeri bunlardan bazılarıdır.


Şu anda onüç minareli camii ve 85 tane mescidi bulunmaktadır. İslamın ilk yıllarında 360 camii ve 90 medreseye sahip olduğunu kitaplar kaydeder. Halkın çoğu dinine bağlı ve namazını kılmaktadır. Kur’an okuma merakı halkta olup, çocuklarını küçük yaşta Kur’ana alıştırmaktadırlar. Şu anda Diyanet Başkanlığınca da bir Kur’an Kursu devam etmektedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

şırnak  güneydoğu anadolu bölgesinde bulunan karasal iklime sahip bir şehirdir

şırnak nüfusu

Yıl İlçe Toplam Nüfus Erkek Nüfusu Kadın Nüfusu Erkek % Kadın % 2017 Cizre 140.372 71.990 68.382 %51,29 %48,71 2017 Silopi 129.848 67.318 62.530 %51,84 %48,16 2017 Merkez 85.557 46.004 39.553 %53,77 %46,23 2017 İdil 74.412 37.247 37.165 %50,06 %49,94 2017 Uludere 44.634 25.048 19.586 %56,12 %43,88 2017 Beytüşşebap 16.247 9.338 6.909 %57,48 %42,52 2017 Güçlükonak 12.166 6.886 5.280 %56,60 %43,40

şırnak iklimi

Şırnak’ta karasal iklim hüküm sürer. Orta kesimleri kışın çok yağış alır. Güney ve güneybatı kesimlerinde iklim daha yumuşaktır. Yüksek dağlardan meydana gelen doğu kesimindeyse kışları sert ve kar yağışlı geçer. Yıllık ortalama yağış miktarı 857 mm’dir. En yüksek sıcaklık 48.5°C, en düşük sıcaklıksa -20°C’dir.  İl toprakları bitki örtüsü yönünden fakir olup, genelde step görünümündedir. Dağlık kesimlerde bozuk meşeliklere, yükseklerdeyse yer yer ardıçlara rastlanır.